FİLİZLERİN MUCİZELERİ

02/06/2012 by

Filizler, yaklaşık 5000 yıldır birçok uygarlık tarafından kullanılmaktadır. Her tohum bir enerji kaynağıdır. Tohumda saklı enerjiyi kullanılabilir hale getirmek ve bunu içimize alabilmek için tek ihtiyacımız olan sadece ısı ve su.  Değişmemiş, saf ve besin değerleri bakımından zengin yiyecekleri bulmanın oldukça güç olduğu günümüz dünyasında yeni enerji kaynakları arayışındayız. Gittikçe sayıları artan aktarlar ve sağlık dükkanları bize oldukça farklı seçenekler sunuyor.  Uzmanlara göre besinin değerini arttırmanın en kısa ve en kolay yolu bazı tohumları çimlendirerek yemek.Tohumlar çimlendirildiğinde bileşimlerindeki vitaminlerin, minerallerin ve enzimlerin değeri artar.

FİLİZLERİN MUCİZELERİ

Araştırmalardan elde edilen sonuçlara göre, filizler gerçek gençlik pınarıdır. Antioksidantlarla dolu olan filizler protein, klorofil, amino asit, vitamin ve mineral bakımından çok zengindir. Örneğin brokoli tohumlarından  elde edilen filizde, olgun bir brokolinin kendisinden 50 kat daha fazla antioksidant sulfurophane vardır. Buğday çiminin suyu hemoglobine en yakın madde olup, olağan üstü bir kan ve karaciğer temizleyicidir. Filizler, hiçbir yardıma gereksinimleri olmayan, kendi kendilerini sindirirken vücuda ihtiyacı olan dinlenmeyi sağlayan, canlandırıcı enzimler içerirler. Yeni yapılan araştırmalarda yer fıstığı filizlerinin kötü kolestrolü düşürdüğü, ay çekirdeği, kara buğday ve diğer tahıl filizlerinin şeker hastalarının şikayetlerini büyük ölçüde azalttığı tespit edilmiştir.

Tohumlardan çimlendirilmiş buğdayın şeker hastalarına faydası büyüktür. Günde 5-6 çorba kaşığı çimlendirilmiş buğday yiyen şeker hastalarının kan ve idrar testlerinde şekerin düştüğü görülmüştür. Bağırsakları temizleyici özelliğinden dolayı kabızlık sorunu çeken kişilere de tavsiye edilir.

Eğer sağlıklı olmaya ve sağlıklı kalmaya önem verenlerdenseniz çimlendirilmiş buğdayı unutmayın. Tükettiğimiz gıdalar arasında pek azı, çimlendirildiğinde içeriğindeki besin değerleri böylesine değişebilir. Yenmesi uygun görülen günlük miktar 1-3 tatlı kaşığı dolusudur. Çimlendirilmiş buğdayı salataya, çorbaya, yemeklere katarak tüketebilirsiniz.

ÇİMLENDİRME ŞARTLARI

Hava_ tohumlar gece boyunca suda bırakıldıktan ve süzüldükten sonra 12 saatte bir yıkanır. Havanın sıcak olduğu durumlarda daha sık olabilir. Düzenlilik anahtardır. Daha ilk günlerinde yeterli beslenmezlerse kururlar ve başarısız olurlar ama bol suyla tohumların boğulmamasına da dikkat edilmelidir. Bu yüzden, her çalkalamadan sonra suyun iyice süzüldüğünden emin olacağınız bir yöntem kullanmalısınız.

Isı_  tohumların filizlenip büyümeleri için ısıya ihtiyaçları vardır. Isı, 12 dereceden aşağıya düşerse tohumlar asitleşir, 18 dereceden yukarı çıkarsa sertleşme başlar. Hafif serin yerlerde yapılan çimlendirme daha uzun sürer.

Alan_  en iyi sonuç için tohumlar geniş bir alanda filizlendirilmelidir. Bazı tohumlar filizlenirken 30 kat fazla büyüyebilirler. İşlemi gerçekleştirmek istediğiniz yöntem hangisi olursa olsun, tohumların sıkışmamasına, nefes alabilecekleri ve rahat hareket edebilecekleri kadar alanları olmasına dikkat edin.

Işık_ çoğu tohum gelişmelerinin ilk birkaç gününde ışığa ihtiyaç duymazlar. Filizlendikten sonra yeşermeye , çimlenmeye başlamak için ışık isterler. Yine de ışığın direkt tohumların üzerine gelmemesine dikkat edin. İşlemin karanlık bir odada yapılması gerekmez, ışık direkt üzerlerine gelmedikçe çoğu tohum sorunsuz bir şekilde gelişir.

Gıda_ gerekli olmamakla birlikte tohumlar için kullandığınız suyun içine bitki besin sıvısı ekleyebilirsiniz. Bu sadece tohumların sağlık durumlarını daha da güçlendirmek, dayanıklılıklarını ve besin değerlerini arttırmak için tercih edilebilir.

İŞLEM İÇİN KULLANILAN KAPLAR

Kavanoz_ bulması ve kullanması çok kolay olan bir yöntemdir. Kapak yerine ince bir bez parçası lastikle kavanozun ağzına gelecek şekilde yerleştirin. Kavonozlar yan yatırılarak bekletilir ki içindeki su dışarı süzülebilsin.

Tepsi_ ışığa ihtiyacı olan tohumlar için en iyi yöntemdir. Aynı zamanda çimlerin yukarı doğru , tohumların doğasına uygun, olması gerektiği gibi büyümeleri için uygundur. Bu işlem için herhangi bir tepsi kullanılabilir. Suyun akması için yapacağınız deliklerin tohumlardan küçük olmasına özen gösterin. Bundan sonra ıslattığınız tohumları düzgün bir şekilde tepsiye serebilirsiniz.

Bez torbalar_ ışığa ihtiyacı olmayan fasulyeler ve tahıllar için en uygun yöntemdir. Filizlerin kırılmadan çıkmalarına ve hava almalarına olanak sağlar. Kavanozlara göre daha az yer kaplar, sulaması ve suyu süzmesi çok daha kolaydır. Sadece suya batırıp asmanız yeterlidir.

KULLANABİLECEĞİNİZ TOHUMLARDAN BAZILARI

Alfalfa, karabuğday, maş fasulyesi, çavdar, mercimek, nohut, buğday, ay çekirdeği, bezelye, arpa, hardal, brokoli, turp ve çemen tohumu.

Tahılın(buğday, arpa, çavdar v.b) ve kuru sebzenin( mercimek, nohut, kuru fasulye, börülce v.b) proteinleri birbirini tamamladığına göre, bu tür besinleri aynı zamanda çimlendirerek tüketmek çok daha faydalı olur.

Her türlü tohumun çimlenmesi için nemli kalmaya ihtiyacı vardır. Filizler tohumun boyuna vardığında kullanıma hazır hale gelmişlerdir. Hem tohumun kendisi hem de filizi yenir. Filizler tohumdan fazla büyümemeli ve buzdolabında saklanmamalıdır. Çünkü yenir duruma gelen tohumlar buzdolabına konursa, çimlenme devam eder.

Nohut ve fasulye gibi iri taneli tohumların geniş bir kapta filizlendirilmesi daha iyi olur, çünkü iri taneli tohumlar birbirlerinin üzerine gelirse, hava alamadıklarından çimlenmeleri zorlaşır.

Tohumlardan süzülen su atılmaz, bu suyun içinde değerli vitaminler vardır. Dilerseniz içebilir ya da bir yemeğin içine karıştırılarak kullanabilirsiniz.

Çimlendirilmiş besin maddeleri pişirilerek yenebileceği gibi çiğ yenmeleri daha faydalıdır. Bunlar birer avuç salataya, çorbaya, sandviçe, yoğurda veya herhangi bir yemeğe konarak yenebilir. Karar tamamen sizin yaratıcılığınıza ve ağız tadınıza bağlı.

Gamze De Lisen

Patika’da Etkinlikler

06/05/2012 by

Patika her yıl bedenimizi ve iç dünyamızı keşfettiğimiz yoga ve sağlıklı beslenme kamplarına, ekolojiyi, doğadaki dengeleri ve döngüleri, yerel değerleri öğrendiğimiz, doğayı keşfettiğimiz çocuk kamplarına, çocuklu aileler için temalı tatillere, “permaculture” tekniklerini öğrendiğimiz ve uyguladığımız atölye ve modern dans kamplarına ev sahipliği yapıyor.

Patika’da kaldığınız süre boyunca, kas/eklem ağrılarınız, postur bozuklukları ve omurga problemleriniz için Miyotrepist Gamze De Lisen’den seans alabilirsiniz. Kendisi ve terapileriyle ilgili daha fazla bilgiye www.anatrabodyworks.blogspot.com dan ulasabilirsiniz.

Mevsiminde gelirseniz bağ bozumu ve şarap yapımına katılabilir, pekmez, tarhana, zeytin gibi ürünlerin işlenmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Patika’nın günlük akışı içerisinde hem sanat çalışmaları yapmanız, hem de yürüyüş rotalarını izleyerek büyülü Likya yollarını keşfetmeniz mümkün.

Konulu bir kampa gelmek yerine alternatif tatilinizi kendiniz oluşturmak isterseniz yanınızda getireceğiniz malzemelerle bunu yapmanız da mümkün. Kitaplarınız, yürüyüş ayakkabılarınız, dalış malzemeleriniz, fotoğraf makineniz, aikido kıyafetleriniz ilk aklımıza gelenler. Yaratıcılığınızla bu yelpazeyi oldukça genişletebilirsiniz.

Orman ve denizin birleştiği ilham veren bu eşsiz coğrafyanın tarihteki uygarlıklara ev sahipliği yapmasına şaşmamak gerek!

Patika da hangi donemde  gelirseniz gelin sabahlari yoga yapiyor olacagiz. Haftada bir gun disinda her gun yoga yapmak gibi bir gelenegimiz var. Hem yoga dersleriyle kendimizi gelistirme sansimiz oluyor hem de gune bambaska hislerle baslamis oluyoruz.

Patika’da var olan etkinliklerimizden bazıları:

  • Patika çevresinde yürüyüşler
  • Yoga kampları
  • Çocuklu Ailelere Yönelik Bilgi ve Tecrübe Paylaşım Kampları
  • Çocuk Kampları
  • Sanat Aktiviteleri
  • Permaculture Aktiviteleri
  • Kozalak Aktiviteleri (Tarhana, Şarap yapımı gibi)

>>> Bu yılın etkinlik takvimi (sezon içinde eklemeler olacaktır)

>>> Patika Projesini incelemek için tıklayın.

Varoluşun Simyası ve Dansı

05/05/2012 by

4-8 Ağustos, Patika Faralya

Eğitmen: Sanem Özkaya

Varoluşta her şey sürekli bir devinim halindedir. Tek olan öz, bilinç ve enerjinin farklı düzeylerinde sonsuz açılımlar yaparak yayılır. Bu sonsuz hareket; Ses, Işık ve Nefes gibi belirli evrensel güçlerle gerçekleşir ve özel bir Kutsal Geometriye sahiptir.

Bedenlerimiz bu evrensel sistemin bir parçasıdır; enerjisel tıkanıklıklarla bağlantısı kesilmediği sürece,  varoluşla organik bir bütünlük halindedir. Hayatlarımız da, uyumlu veya uyumsuz bir akışla, bu kozmik dansa eşlik eder.                                                     Kendi kalbimizde varoluşun özüyle bütünleşmeye yöneldikçe; evrensel ritmin kalp atışıyla da uyumlanmaya başlarız. Böylece her anımız bir meditasyona; birliğin, bilgeliğin ve sevginin sonsuz dansına dönüşür.

Bu çalışmada, varoluşun temel yaratım ve dönüşüm araçları olan Elementlerle çalışacağız. Çeşitli özel ritüellerle, sahip olduğumuz bu varoluşsal potansiyellerle bütünleşeceğiz. İç ve dış sonsuzluğumuzda yolculuğa çıkarak; kozmosun ve kozmosun küçük bir modeli olan bedenimizin bilgeliğini ve gizemini keşfedeceğiz. Nefesin ve Sesin derin etkilerini, Çakralarımızı, Işık bedenlerimizi daha yakından tanıyacağız.

Mistik dansla, meditasyonlar ve ritüellerle, bilgi paylaşımlarıyla, nefesle, sesle, müzikle; yaşam enerjimizi (Prana) ve bilincimizi (Prajna) harekete geçirip yenileyeceğiz. Fiziksel, duygusal ve zihinsel bedenlerimizi arındırıp dengeleyerek; varlığımızın varoluşla doğal bağlantısını daha derinden hissedeceğiz. Ruhu ve maddeyi, evreni, doğayı ve kendi içsel potansiyellerimizi daha yakından keşfettikçe; yaşamla yepyeni ve şuurlu bir ilişki kuracağız. Farkındalık, bütünlük, akış, denge ve ahenk için; tüm bu güçlerle birlikte çalışmanın keyifli yollarını deneyimleyeceğiz.

**Program, 4 Ağustos Cumartesi günü saat 16.00’da başlayacak ve 7 Ağustos Salı akşamı saat 20.00’de sona erecektir.

Program:

1.    Gün:

Tanışma Ritüeli

Varoluş; İnsan ve Evren, Ruh ve Madde, Enerji ve Bilinç

Elementlerin Bilgeliği

Film Akşamı

2.    Gün:  Toprak ve Hava

Elementlerin Bilgeliği

Mistik Dans (Toprak ve Hava)

Topraklanma ve Nefes Meditasyonu

Duyuları Uyandırma; Koku ve Saf Dokunuş

Elementlerle Bütünleşme Ritüeli (Toprak ve Hava); Potansiyeller ve Yayılım, Tohum, Ağaç

3.    Gün:  Su ve Ateş

Elementlerin Bilgeliği

Mistik Dans (Su ve Ateş)

Akış, Arınma ve Dönüşüm Meditasyonu

Duyuları Uyandırma; Görme ve Tatma

Elementlerle Bütünleşme Ritüeli (Su ve Ateş); Arınma, Dönüşüm ve Kristalleşme

4.    Gün:  Eter/Uzay, Sema Ritüeli

Birliğin, Sevginin, Sonsuzluğun Bilgeliği

Kozmik Şifa ile Bütünleşme Meditasyonu

Kozmik Akışın Dansı ve Birlik Çemberi

Ruhun Şarkısı; Sessizlik ve Ses

İç ve Dış Uzayımız; Çakra Dansları

Sema Dönüşleri

Paylaşımlar

***

Çalışmanın ücreti; 280 TL + Konaklama

Patika’da Konaklama:

* Taş binadaki odalardan çift kişilik yatakları olan duşu tuvaleti içinde olan odalarda bir günlük tek kişinin kalışı 95 TL.

* Tek başına kalmak isteyenler 25 TL ek fiyat ödeyebilirler

* Duşu tuvaletin içerde olduğu taş binadaki paylaşımlı odalarda bir günlük fiyat 75 TL.

* Duşu tuvaletin içinde olduğu paylaşımlı ahşap evlerde 50 TL

* Çadırlarda bir akşam kalış tek kişi 40 TL. Kendi çadırını ve tüm malzemelerini getirenler 30 TL.

* Rezervasyonunuzun gerçekleşmesi için kişi başı 150 TL yatırılması gerekmektedir.

* Ödemeler nakit olarak alınmaktadır.

Sanem Özkaya kimdir?

Sanem Özkaya

Sanem Özkaya, 2003-2009 yılları süresince devam eden yoğun dans eğitimleri ve çalışmaları sırasında (Latin dansları, jazz dans, modern dans, bale, oryantal dans…); bedeniyle derin bir iletişim kurmaya başladı. Kendisini ve içsel sonsuzluğunu keşfetmeye başlarken, dans onun en büyük öğretmeni ve şifası oldu. Bütünlüğün, dengenin, akışın, açıklığın, farkındalığın derinliklerini dansla keşfetti.

2009’da Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezun olduktan sonra; dansın ruhunu ve şifa etkilerini daha derinden deneyimlemeye yöneldi.

Meditatif Dans eğitimi aldı ve Yoga, Pilates, Alexander, Feldenkreis, Bale, Modern Dans gibi çok sayıda beden tekniği ile çalıştı. Sufi hareket felsefesini yansıtan, evrensel bilinci beden ile buluşturan dans meditasyonlarını deneyimledi. 5 Ritim çalışmaları yaparak; 5 elementle dans yolculuğuna başladı.

2012 yılında Tayland’da, ruhsal ve bütünsel bir yoga sistemine sahip olan Agama Yoga’da, Mistik Dans eğitimini tamamladı.

Aynı zamanda 2009 yılından bu yana yoğun olarak meditasyonlar, ezoterik bilgi ve sembolizma çalışmaları ve çeşitli enerjilerle şifa çalışmaları yapıyor. Hayatta her zaman öğrenci olduğunu bilerek; öğrendiklerinden ve deneyimlerinden edindiği bilgileri, çalışmalarını desteklemek için, katılan herkesin ve bütünün en yüksek hayrına olması niyetiyle kullanıyor.

Patika hakkında bilgi

Patika, Fethiye’nin Faralya köyünde deniz ve ormanla kucaklaşmış bir coğrafyada yer alıyor. Yürüyüş mesafesindeki Kelebekler Vadisi ve Kabak Koyu ziyaretçilerin en işlek yürüyüş parkuru. Sabahları yogayla başladığımız güne dileyenler tarihi Likya Yolu patikalarını da keşifle devam edebilir, ya da orman içinden sessizce uzanan patikadan 10 dakika yürüyerek denize kavuşabilirler.

Konaklama için Patika sakinlerinin kendi elleriyle yaptıkları, içinde duşu ve tuvaleti olan taş odalardan çadırlara kadar çeşitli konaklama seçenekleri mevcut. Yerel ürünlerin kullanılmaya çalışıldığı, vejeteryan ağırlıklı, sağlıklı ve lezzetli yemekler de sizi bekliyor…

Organik tarım yapılan 5 dönümlük alanda, yoga kamplarından çocuk kamplarına kadar pek çok etkinliğin yer aldığı patika projesiyle ilgili özet bilgiye https://patikayolculari.wordpress.com/patika/dan;                                         fotoğraflarla birlikte daha fazla bilgiye ise www.patikadayolculuk.comdan ulaşabilirsiniz.

Diğer Bilgiler

Konaklama, rezervasyon ve Patika ile ilgili sorular için Erol Scott’tan telefonla (533 650 80 70) ya da patikafaralya@yahoo.com dan e-posta göndererek bilgi alabilirsiniz.

– Patika’da kaldığınız süre boyunca, kas/eklem ağrılarınız, postur bozuklukları ve omurga problemleriniz için Miyotrepist Gamze De Lisen’den seans alabilirsiniz. Kendisi ve terapileriyle ilgili daha fazla bilgiye www.anatrabodyworks.blogspot.com dan ulasabilirsiniz.

Ulaşım için https://patikayolculari.wordpress.com/2010/10/09/patikaya-ulasim  bilgi alabilirsiniz ek bilgi için bizi arayın.

–Yanınızda yoga matınızın dışında getirmek isteyeceklerinizle ilgili bilgileri aşağıdaki linkten bulabilirsiniz:(http://www.patikadayolculuk.com/sikca-sorulan-sorular.html)

KOMBU ÇAYI’NIN HİKAYESİ

30/03/2012 by

Ana vatanında “Kombucha” olarak adlandırılan Kombu çayına Doğu Asya’ya giden herkes aşinadır. Tatlı, sirkemsi, boza tadında, gazlı ve yazları soğuk olarak tüketildiğinde son derece ferahlatıcı olan bu içeceğin sağlığa olan faydaları da uzun bir liste oluşturur.

Peki nedir bu mucizevi Kombu çayı? Kombucha olarak adlandırılan çay mantarının şekerli çay içinde, ortam koşullarına bağlı olarak 8-15 gün bırakılması sonucunda oluşan mayalanmış içecektir.  Mayalanma ve oksitlenme sürecinde, çeşitli tepkimeler oluşur ve şekerle beslenen mantar glükuronik-asit, laktik-asit, vitaminler, amino asitler, antibiyotik maddeler vb. gibi çaya giren diğer değerli maddeleri üretir.

Kombucha, genellikle mantar olarak adlandırılsa da, Günther W. Frank tam olarak bir mantar olmadığını ama bakteri ve mantardan oluşan ortak-yaşam kültürü olduğunu belirtmiştir. Bu kültürlerin, antik zamanlardan beri, dünyanın her yerinde, sağlığı-iyileştiren mayalanmış içecekler ve gıda maddeleri elde etmek amacıyla, insanlar tarafından sağlıkları için kullanılmış ve uygulanmış olduğu düşünülürse aslında büyük bir kültürün taşıyıcısı olan bir çeşit antik ev ilacıdır.

Kombu çayı organizmaları zararlı maddelerden arındırır ve metabolizmayı iyileştirir, bu şekilde vücudun savunma kapasitesi iyileşir. Aynı zamanda, bağırsak faaliyetlerini düzenleyici, yorgunluğa, halsizliğe, sinirliliğe, gut, romatizma, böbrek taşları, arterioskleroz, yüksek tansiyon ve onun baş dönmesi, yaşlılık, bağırsaktaki kötü bakterilere karşı fakat özellikle de bütün metabolik hastalıklarda ve erken dönemlerdeki kansere karşı mükemmel bir ilaçtır. Sporcular ve yoğun zihinsel çalışma yapanlar için de çok tavsiye edilmektedir. Kombu çayına atfedilen pek çok sağlığı-iyileştiren özelliklerin bazılarının daha fazla araştırılmaya ihtiyaçları vardır. Ancak, diğer aktif mekanizmalar, hem bilimsel testlerle ve hem de deneylerle, örneğin: bağırsak florasının düzenlenmesi, hücresel kuvvetlenme, zararlı maddelerden vücudun arınması ve artık maddelerin vücuttan atılması, metabolik uyumlulaştırma, antibiyotik etkisi, pH-dengesinin kolaylaştırılması, tamamen kanıtlanmıştır.

Kombu çayı nasıl yapılır? Öncelikle bir Kombu mantarınız olması gerekiyor. Şekerli çayın en az 2 litrelik bir cam kavanoza yapılması iyi olur. Litre başına, bir çorba kaşığı siyah ya da yeşil çay koyularak 15 dk. demlenir. Demlenmiş çaya 1/4 bardak şeker eklenerek metal olmayan bir kaşıkla karıştırılır. Şekerli çay oda sıcaklığına geldikten sonra (eğer iki litre yapılıyorsa 1 litre sıcak su üzerine 1 litre soğuk su koyularak da bu sağlanabilir)

mantar ve daha önceki çaydan ayırılmış olan bir miktar kombu çayı eklenir. Cam kavanozun ağzı ince bir tülbentle kapatılarak karanlık, oda sıcaklığında ve mantarın oluşum süreci içinde hareket ettirilmeyeceği

bir yere kaldırılır. Dikkat edilmesi gerekenler, kullanılan malzemelerin temiz olması, cam bir saklama kabının içinde saklanması,metal hiçbir malzemenin kullanılmaması ve mantarın bırakılacağı şekerli çay sıcaklığının ılık olmasıdır. Ortam sıcaklığına göre 8-15 gün bekletilir. Bu esnada mantar ürer ve içinde bulunduğu kabın şeklini alarak önce ince bir zar halinde çayın bütün yüzeyine yayılır ve daha sonra kalınlaşır. Bundan sonra mantarlar alınarak yıkanır ve yeni bir içecek yapmak üzere bir miktar sıvı ile birlikte ayrılır. Geriye kalan içecek tülbentle süzülerek cam şişeye konulur ve buzdolabında saklanır.

Farklı yaklaşımlar olsa da başlangıçta üç öğün her yemekten 20 dk.önce yarım çay bardağı içilmesi önerilmektedir. Zaman içerisinde bu ölçü bir su bardağına çıkarılabilir ancak aşırı tüketimde bazı olumsuz etkilerin olduğu bildirilmiştir.

Temiz çalışıldığı ve kurallara uyulduğu sürece mantar kendisini enfeksiyon ve kirlenmeye karşı korumaktadır. İçeriğindeki organik asitler, düşük alkol içeriği, karbonik asit, antibiyotik ürünler ve bunların hepsi, çay-mantarı organizmasına ait olmayan bütün yabancı mikroorganizmaların gelişmesini durdurmaktadır. Dikkat edilmesi gereken sıvının ve mantarın üzerinde küf oluşumudur, küf oluştuğu takdirde mantar ve çay atılmalı, yıkanarak yeniden kullanılmamalıdır.

Bu şekilde lezzetli, sağlıklı ve etkili bir Kombu içeceği yapabilirsiniz. Mantar, sahibinin hayatını uzatacak, ona hayatı boyunca eşlik edecek ve ona iyi hizmet edecektir. Bu mantarın çoğalması da kolaydır. Böylece arkadaşlarınıza ve tanıdıklarınıza mantar hediye edebilirsiniz.Kombucha mantarını diğer insanlara aktarmak, bir dostluk işareti ve karşılıklı yardımlaşma olarak iyi bir adettir.

Derleyen İrem Verdon (Bilgiler http://www.kombu.de sitesinden alınmıştır.)

Bir Patika deneyimi…

21/03/2012 by

Bir yol. Dağlardan, orman içinden, su kenarlarından geçen dik, bazen düz, bazen taşlı, bazen camurlu yollar. Bu yollar eski köylerden, tarihi yerleşim alanlarından, müthiş manzaralar eşliğinde geçerek esrarengiz ve rahatlatıcı bir hava akımını başlatıyor. Bir yerlerde bu yollar, patikalar birleşiyor, ve sonra yine ayrılıyorlar. İşte bu yolların birleştiği noktalardan biride Faralya köyündeki Patika Yoga Merkezi. http://www.patikadayolculuk.com/ Buranın nasıl bir yer olduğunu anlamak için internetten bakmak araştırmak yetmiyor, oraya gidip kendi gözlerinizle görüp, kendi bedeninizle tecrübe etmeniz gerekiyor. Orada kalarak, bahçede büyüyen doğal şifalı bitkilerle hazırlanan yemeklerle, içeçeklerle, yogayla, manzarası, doğası, havası, insanları ve kesinlikle bu projeyi yurutenlerle sohpetler ve belki ev yapımı şarapları sayesinde tam oracıkta oraya aşık olmak gerekiyor. Belki bu da yetmiyor, oradan bi ayrılmak gerekiyor, oranın değerini daha iyi anlayabilmek, özleyebilmek ve geri dönüş planları yaparak bu yola, Patika projesine katkıda bulunmak için.

.

Yağmurlu bir Salı günü varmıştım Patika’ya, Ölüdeniz, ve Kelebekler Vadisi manzaralı ve nefes kesen dar virajları olan dağ yollarından. Nisan ayında bahçe bayram ediyordu. Baharın gelmesiyle tüm ağaçlar yeşerirken, rengarenk çiçekler her yerden bana gülümsüyordu, aralardan fışkıran otlar, papatyalar kaplamıştı Patikanın kendi yollarını. O dönemdeki sevgili gönüllü çalışanlar, Meliz, Una ve Sandra’nın yardımlarıyla güzelim taş evime yerleştikten sonra açık Akdeniz manzarasına daldım. Patika Projesi nin mimari Erol bahçenin turunu verdikten sonra hep beraber mis gibi yemekler yedik, Patika üzümlerinden ev yapımı şarabı içtik ve gece uykumuza daldık. Ertesi gün pırıl pırıldı. Güneş arada bi yüzünü gösteriyor, havayı ısıtıyordu. Bende çevreyi, bitkileri, dağları, manzaraları keşfetmekle meşgul buldum kendimi. Gönüllü çalışanları, köyden gelen yardımcılar, ustalar, ortamda yaşayan herkes tam bir doğal çevre oluşturarak doğayla uyumlu bir şekilde bahçe, yemek, ev yapımı, ev onarımı, vs. gibi işlerle uğraşıyorlardı. Permakultur calismalarinin ana noktasi. Doğayla iç içe yaşayarak, ondan almakla kalmayıp, ona geri vererek.

Ben bu doğal oluşuma, Erol’a ve çevreye seyrekalmıştım. Çok yorgundum geldiğimde, İstanbul, şehir yorgunluğu vardı üzerimde. Konuşacak ne halim vardı ne de çok isteğim. Tam istediğim gibi izole, sessiz, sakin bir yere gelmiştim sonunda. Patika’nın akışına bırakıverdim kendimi, geri kalan herşeyi unutarak. Arada salata için otlar topladım, bahçenin çiçekleriyle masaları dekore ettim, mersin ağacının yaprağını keşfettim, ve çay yapımında kullandım, vs. yani bende ordan burdan ufak ufak bu çevrenin bir parçası olmuştum. Geri kalan dünyadan tamamiyle kopmuştum, ve aslında bu durumdan memnundum. Bu hal bana çok iyi geldi. Zaten oradayken başka şeyleri insan nasıl düşünebilir bilemiyorum. Yapmam gereken Yoga Terapi eğitimi için ödevleri bile zar zor konsantre olarak tamamlayabildim. Tek isteğim sanki doğayı tüm duyularımla içime çekmek, kucaklamaktı; doğa ile bütünleşmek. Bir bebeği sever gibi sevdim doğayı, bu doğal çevreyi. Ormandan denize inen yolları keşfettim. Havlamayı pek seven şirin beyaz köpek ve şirin keçilerle, sürekli gülümseyen köylülerle karşılaştım. Diğer yolları, tarihi patikaları tam bulamadığımdan keşfetme şansım olmadı bu sefer. Patika’ya en yakın sahil denilebilinecek yer, hiç öyle düşündüğünüz gibi bir sahil değil. İlk gördüğümde gözlerime inanamadım. Böyle bir yer daha önce görmemiştim. Tepeden bir kaç dakika bakakaldım kayalıkların içersindeki muhteşem doğanın bize sunduğu esrarengiz sahile. Ve sonra dik bir yamaçtan indim sahile. Ufak ama müthiş kristal kayalıklarla, çakıl taşlarıyla şekil almış, tam anlamıyla turquaz ve kirlenmemiş serin suların yer aldığı, krater görünümlü  bir sahil diyebiliriz. Doğal oluşumun, renklerin verdiği uyumla beraber güzelliği de beni heyecandırmaya başladı.. Su soğuktu ve mayom yoktu. Fakat ben bir şekilde o sulara kendimi bırakıverdim:) O kayaların, suyun, ormanın, etrafdaki kokuların, havanın şarhoşu oldum.

Günler geçtikce ve yorgunluğumun yerini temiz hava, dinginlik, sakinlik aldıkca, ben sadece bulunduğum çevreyi gözlemlemekle kaldığımı fark ettim ve ayrılık vakti yakınlaşmaya başlamıştı. Son günümde o ufacık ama kayaların sayesinde müthiş enerjiye sahip olan sahilde güneşe karşı meditasyona oturdum. Kimsecikler yoktu, güneşin ısısı ve ayağıma kadar gelen dalgaların sesleri ve serinliği eşliğinde bir meditasyon. Yinede sanki hiç oradan ayrılmayacağım gibi hislerle, İstanbul’da beni bekleyen işler, öğrençilerim, müşterilerim, ailem, ve sorumlulukları tamamen unutarak devam ediyordum oradaki yaşamıma. Sanki İstanbul başka bir dünya, çok eskide kalan buğulu bir hayat gibi. Aslında, çok da yanlış değil. İstanbul’a geldiğimde şok içinde kendimi uzaya gitmiş falan gibi hissettim. Patika’da toplam 5 gün kalmıştım halbuki, beni oraya bağlamaya yetmiş demek ki. Daha önce yine Amerika’da yaşarken gittiğim Kripalu yoga merkezinden de 1 hafta sonrasında buna benzer hislerle ayrılmıştım. (http://kripalu.org/) Ve daha 3 gün oldu İstanbul’a geleli, geldiğimden beri içimde bir hüzün kaplı. Şehir içinde, tanıdık ortamların içersinde çevreme alışıyor gibi oluyorum ama bi yandan da sanki burası benim ait olduğum yer değil. Üstelik Erol ile konuşmak istediğim bir sürü konu vardı, Patika’da öğrenmek istediğim, deneyimlemek istediğim bir sürü neler neler…ne oldu onlara? Sanki aklım durmuştu oradayken, ya da başka bir diyarlardaydım. Belki de Patika’daki yaşam ayaklarımı yerden kesti. Aklım hala Patika’da, dağlarda, ormanlarda, kayalıklar içersindeki sahilde…nasıl geri dönmeli oraya acaba…

EDA KIVILCIM CAGLAYAN, MS, RD, IBCLC
Diyetisyen, Emzirme Danışmanı, Yoga Eğitmeni
E-mail: edakcaglayan@gmail.com

Farkındalığın Anatomisi (Temmuz 2012)

15/03/2012 by
FARKINDALIĞIN ANATOMİSİ:
İÇ BEDEN FARKINDALIĞI ILE YOGA ASANA PRATİĞİ
Naz Sarman ile 7 – 10 Temmuz arasında..
.
Yoga asana pratigini merakli ve arastirmaci bir zihniyet ile yaptigimizda incinme riskimizi azaltiyoruz. Boylece bedenimizin  zekasi  gelisiyor: pratigimiz bizi besliyor ve tatmin ediyor. Sadece pozlarin dis goruntulerine ulasma mantigi ile yapilan bir asana pratigi tam tersine beden farkindaligindan uzak bizi gereksiz kiyaslamalara yoneltip, yapamadigimiz seyler cogaldiginda bizi yogadan uzaklastirabiliyor. Oyse yoganin yaratilmasinin amaci bu degil: Yoga kendimizi daha iyi tanimak, iliskilerimizin ve hayatimizin daha derinine inmektir.

Anatomi bilgilerini beden icinde deneyimlendigimizde bu bilgiler somutlasir ve yoga asana pratiginde farkindaligimizin artmasi icin katkida bulunur. Yoga pozlarini denerken duruslarin basladigi bolgeleri dusunebiliriz, kemiklerimizin yerleri ve hizalari bilgisiyle minimum kas cabasi icinde sabitligimizi arastirabiliz. Sonuc olarak: beden aktif ve kuvvetli, zihin pasif ve dikkatli, ruh ozgur hale gelir. 

Patika’daki bu kurs anatomi bilgilerinin yoga duruslari ile bedende deneyimlenmesi calismasidir. Yoga anatomi ogrenmek isteyenlere, yoga pratigini derinlestirmek ve guvenli terapotik pratik yapmak isteyenlere aciktir. 
Calisma konularindan bazilari: Iskelet, kemikler, eklemler, baslica kaslar ve kaslarin calisma mekanizmasi, terapotik diz, bel ve boyun egzersizleri, nefesin anatomisi. Ayrica yoga asana durus kategorileri ve bu kategorilerde anatomik olarak nelere dikkat edilmesinden de bahsedilecektir. 
Kursun ucreti 250 TL dir. 15 Mayisa kadar yapilan odemelerde yuzde yirmi indirim yapilacaktir.
***
Naz Şarman kimdir?

Naz Şarman ilk defa 1999 yılında New York’da yoga yapmaya başladı. Sonra araya Capoeira – Brezilya Dövüş sanatı- girdi ve yogaya arada bir rahatlamak için devam etti. Capoeira’da sakatlanınca vücudunu iyi tanımak ve iyileşmek için yoga ile ciddi ilgilenmeye karar verdi. 2003-2004 yıllarında Anusara stilinde Hatha Yoga Eğitmenlik sertifikası aldı. Anusara’nın kurucusu John Friend’i birkaç yıl izleyerek Seviye I – II Yoga Eğitmenliği, Terapötik yoga, Anusara Yoga ve Felsefesi konularındaki çalışmalara katılıp bu stildeki yogayı öğretmeye hak kazandı.

2008 yılından itibaren BMC (Body Mind Centering -Beden Zihin Merkezleme) kurucusu Bonnie Bainbridge Cohen ve Amy Matthews ile anatomi, insan vücudunun hareket gelişimi ve potansiyeli üzerinde çalışmaktadır. Naz, Anusara ve BMC felsefelerini kendi pratigine entegre ederek yoga derslerini vermektedir. New York’ta halk ve özel derslerin yanısıra New School Üniversitesi’nde yoga felsefesi ve pratiği dersi verdi.

2009’da İstanbul’a döndükten sonra Cihangir Yoga’da yoga eğitmenliği ve Anusara hocalık eğitimlerinde  asistanlık ve tercumanlik yapmıştır. Naz’in en guncel yoga calismalari Leslie Kaminoff ile nefes odakli yoga ve yoga anatomisi uzerinedir.

2011 Temmuz’dan itibaren Kaz dağlarında doğal yaşam, organik tarım, yoga ile iç içe yaşamakta; yoga deneyimlerini paylasmak ve kurslar vermek icin Istanbul, Ankara ve Fethiye’ye seyahat etmektedir.

***

Patika hakkında biraz bilgi

Patika, Fethiye’nin Faralya köyünde deniz ve ormanla kucaklaşmış bir coğrafyada yer alıyor. Yürüyüş mesafesindeki Kelebekler Vadisi ve Kabak Koyu ziyaretçilerin en işlek yürüyüş parkuru. Sabahları yogayla başladığımız güne dileyenler tarihi Likya Yolu patikalarını da keşifle devam edebilir, ya da orman içinden sessizce uzanan patikadan 10 dakika yürüyerek denize kavuşabilirler.

Konaklama için Patika sakinlerinin kendi elleriyle yaptıkları, içinde duşu ve tuvaleti olan taş odalardan çadırlara kadar çeşitli konaklama seçenekleri mevcut. Yerel ürünlerin kullanılmaya çalışıldığı, vejeteryan ağırlıklı, sağlıklı ve lezzetli yemekler de sizi bekliyor… Organik tarım yapılan 5 dönümlük alanda, yoga kamplarından çocuk kamplarına kadar pek çok etkinliğin yer aldığı patika projesiyle ilgili özet bilgiye https://patikayolculari.wordpress.com/patika/ den fotoğraflarla birlikte daha fazla bilgiye ise www.patikadayolculuk.com dan ulaşabilirsiniz.

Diğer Bilgiler

–Kamp her seviyedeki yoga uygulayıcısına açık olup, aileniz veya bir refakatçiniz ile geliyorsanız, yoga derslerine katılmayacak bireylerden yalnızca konaklama ücreti alınacaktır.

–Ders içeriği ile ilgili her türlü sorunuz için  nazsarman@gmail.com e-posta atabilirsiniz.

– Rezervasyonunuzun gerceklesmesi icin kisi basi 150 TL yatirilmasi gerekmektedir.

–Konaklama, rezervasyon ve Patika ile ilgili soruları Erol Scott’tan telefonla (533 650 80 70) ya da patikafaralya@yahoo.com dan e-posta göndererek öğrenebilirsiniz .

— Ulaşım için https://patikayolculari.wordpress.com/2010/10/09/patikaya-ulasim  bilgi alabilirsiniz ek bilgi için bizi arayın.

–Yanınızda yoga matınızın dışında getirmek isteyeceklerinizle ilgili bilgileri aşaığdaki linkten alabilirsiniz:(http://www.patikadayolculuk.com/sikca-sorulan-sorular.html)

Çocuklar ve Gıda Katkı Maddeleri

15/03/2012 by

Gıda katkı maddeleri ilk keşfedildiğinde, bir gıdayı daha mutlu tüketmek için, harika oldukları düşünülmüştü. Örneğin bir kek için lezzetli bir aroma veya bir meyve suyu için parlak bir renk verecekti. Fakat sonra ispatlandı ki bu maddelerin bir kısmı kimyasallardı ve düzenli olarak ve fazla miktarda kullanıldıklarında, insan sağlığı için tehlikeli olmaktaydı. Günümüzde gıda üreticileri birçok gıda katkı maddeleri kullanmaktalar.

Bunların bir kısmını çocuklarınızın tüketmesini İSTEMEZSİNİZ. Gıda katkı maddeleri, koruyucular, renklendiriciler, aromalar, tatlandırıcılar, stabilizerler, antioksidanlar ve birçok daha fazlasını içerir. En çok da ambalajlı gıdaların tat ve kokusu ile görünüşüne katkı sağlamak ve raf ömrünü artırmak için kulanılırlar. Şu tabloyu bir hayal edin: Akşamüzeri, bir süpermarkette yavaş ilerleyen kasa kuyruğundasınız. Küçük Selim, her geçen dakika daha talepkar davranıyor ve sizin sabrınız azalmaya başlıyor. Sonunda Selim’in bardağını taşıran son damla geliyor ve siz de çaresizce onun en sevdiği kırmızı şekerlemeyi ona alıyorsunuz. Olamaz! Ne yanlış ama! Malesef siz Selim’’in daha da sakinleşmesini beklerken, Selim’in davranışları daha da kötüye gidiyor. Şekerlemelerin, doğal olmayan içeceklerin, keklerin, cipslerin, dondurmaların ve çocukların sevdiği bazı hazır gıdaların temelinde; çeşitli yan etkileri bulunan yapay boyalar, yapay aromalar ve diğer bazı katkıları içeriğinde bulundurma ihtimali vardır. Bu katkıları tüketmek, hiperaktivite, öfke nöbeti, huzurluzsuk, huzursuz uyku, öğrenme güçlükleri ve birçok sağlık problemlerine klavuzluk edebilir. Çocuklar alerjik eğilimleri veya ailede bulunan atopik alerji öyküsüne (astım, egzama ve yüksek ateş gibi) sahiplerse, yapay katkı maddelerine özellikle duyarlıdır. ÇOCUKLAR İÇİN TAKİP EDİLMESİ VE KAÇINILMASI GEREKLİ GENEL KATKI MADDELERİ E-KODU ADI HANGİ GIDALARDA BULUNABİLİR NEYE YOL AÇABİLİR? RENKLENDİRİCİLER E 102 TARTRAZINE YELLOW İçecekler, şekerlemeler ve tatlılar (höşmerim), dondurma, sakız, puding, reçeller, soslar, tütsülenmiş morina balığı Hiperaktivite, migren, astım atakları, ciltte isilik ve kaşınma, burun akıntısı, huzursuz uyku E 110 SUNSET YELLOW Sıcak çikolata içeceği, şekerlemeler, hazır çorbalar, portakallı gazozlar, reçeller, dondurma İsilik/şişme ve kabarıklılar, hiperaktivite, mide rahatsızlığı, kusma E120, E124 COCHINEAL, PONCEAU KIRMIZISI Şekerlemeler, tatlılar, soslar, içecekler, çorbalar, bisküvi kremaları Hiperaktivite, astım atakları E 150 AMMONIA KARAMEL Çikolata, cipsler, içecekler, sirkeler, pasta dekorasyonları, bisküviler, kekler, dondurulmuş tatlılar Sindirim problemleri ve ishal E 160(b) E 173 ANNATTO ALÜMİNYUM Margarinler, peynirler, cipsler, dondurmalar, krema, şekerli kremalar, bazı kekler, içecekler, işlenmiş balık, köfte Pasta ve hamur işi şekerleme dekorasyonları Hiperaktivite, alerjik reaksiyonlar Beyin hücreleri için potansiyel toksiktir, Alzheimer ve kemik anormallikleri ile bağlantısı olduğu düşünülür. KORUYUCULAR E 210 E 220 E 227 E250, E 251 BENZOİK ASİT SULPHUR DIOXIDE KALSİYUM HİDROJEN SÜLFİT SODYUM NİTRİT, SODYUM NİTRAT Reçeller, şuruplar, salata kremaları, salata sosları, meyve suları, margarinler, içecekler Meyve suları, meyve salatası, kurutulmuş meyveler, reçeller, sucuk, sosis vb. et ürünleri, içecekler Reçeller, jöleler Tütsülenmiş et, işlenmiş et ürünleri (sosis, sucuk, salam vb.), dondurulmuş pizzalar Astım atakları, isilik, mideyle ilgili irritasyonlar Astım atakları, hiperaktivite, mideyle ilgili irritasyonlar Astım atakları, hiperaktivite, alerjik cilt reaksiyonları, mideyle ilgili irritasyonlar Baş dönmesi, başağrıları, nefes alma zorluğu ve hiperaktivite E 282 KALSiYUM PROPİYONAT Ekmek, işlenmiş peynirler, dondurulmuş pizzalar Başağrıları, ciltte irritasyon, huzursuzluk, alınganlık DiĞERLERİ (Tatlandırıcılar, antioksidanlar, kıvam vericiler, vb.) E 310 PROPİL GALLAT-ANTİOKSİDAN Bitkisel yağlar, margarinler, kahvaltılık tahıllar, atıştırmalık gıdalar (cips, kraker vb.), hemen pişen patates, sakızlar Ciltte irritasyon, gastrik irritasyon, hiperaktivite E 320 BÜTİLLENMİŞ HİDROKSİ ANİSOL (BHA) – ANTİOKSİDAN Bisküviler, şekerlemeler, kuru üzüm, meyveli tart, içecekler, cips, baharatlı pirinç karışımları Hiperaktivite E 420, E421 SORBİTOL, MANNİTOL Çikolatalar, şekerlemeler, hamur işleri, dondurma, kuru üzüm, ambalajlı pasta ve kekler, sakızlar Midede gaz oluşumu, şişkinlik, ishal, mide bulantısı E 621 MONOSODIUMGLUTAMATE (MSG) – TAT ZENGİNLEŞTİRİCİ Cipsler, hazır çorbalar, et ürünleri, konserveler, işlenmiş peynirler, aromalı şehriyeler, baharat kaplamalı kraker ve kuruyemişler, tütsülenmiş et ürünleri, pişmiş kürlenmiş etler, salata sosları Hassas kişilerde hızlı ve düzensiz kalp atışlarına sebep olabilir, baş dönmesi, zayıflık, susuzluk, mide bulantısı, başağrısı, koltukaltı ve yüz çevresinde soğuk terleme

Hazırlayan: Gıda Müh. Şebnem Kaya Kaynaklar: Simon Lewis, Nutritional Therapist, UK Alia Almoayed, Nutritional Therapist, UK

Çocuklar (3-6 yaş) için doğa ve sanat kampı – Temmuz 2012

14/03/2012 by

1 – 7 ve 8-14 Temmuz olmak üzere iki ayrı dönem olarak

Çocuklar için Doğa, Sanat ve Oyun Dolu Bir Yaz Kampı

Atölye Çocuk” ve “Çizgi Çocuk Atölyesi” el ele vererek çocukları için Akdeniz’in büyülü güzelliklerinden biri Faralya Köyünde, PATİKA’da ailecek keyifli, oyun dolu, sanat dolu bir hafta hazırlandı.

Çocuklar, doğada keyifle öğrensinler, deneylesinler, resim, heykel, baskı çalışmaları yapsın, hayallerini hem 2 boyutlu hem 3 boyutlu gerçeğe taşırken, keyifle yeni ifade yolları bulsunlar.

Oyunlar oynayıp, hem kendi kendilerine, hem aileleriyle eğlenip öğrensinler.

Doğa ile iç içe keşifler yapacakları, parçası oldukları dünyayı farketsinler.

Ekolojik ve lezzetli yemekler ile hem ruhlarınını hem bedenlerlerini doyursunlar.

PATİKA’nın doğasında, ailecek bu kaliteli zamanı birlikte deneyimlemek için 1-7 Temmuz’da Patika’da buluşalım.

YEMEK ( Tam Pansiyon)
Patika’nın yemek anlayışı kısaca şöyle:

“Organik tarım yaptığımız bahçemizde zeytinden avakadoya narenciyeden yeni dünyaya kadar pek çok ağacımızın bulunduğu yaşam alanımız beş dönümdür. Yemeklerimizi komşumuzun zeytinlerinden elde edilmiş yağla yapıp, bahçemizin baharatlarıyla süsleyip alışverişimizi köy pazarından yapmaktayız. Dönemsel olarak Ayurvedik beslenmeden çiğ beslenmeye kadar pek çok beslenme sistemini uyguladığımız mutfağımızda yemekler hep beraber yenilmektedir. Yemeklerin hazırlanıp, sofranın kurulması ve kaldırılmasında hep beraber calısmaktayız.”

KATILIMCI EĞİTMEN VE ATÖLYELER

Atölye Çocuk/ Iraz Toros Suman http://www.iraztoros.com/atolye-cocuk

Çizgi Çocuk Atölyesi/ Yasemin Erdin Tavukçu http://www.cizgicocukatolyesi.com

Erol Benjamin Scott/ Patika’da her sabah yetişkinlere (yeni baslayanlara ve orta derecede yoga yapanlara) yönelik yoga dersleri verilecektir.http://www.patikadayolculuk.com/yoga.html

ÜCRET VE KALIŞ

6 günlük için çocukların çalışmalara katılım payı çocuk başı 300 TL
Çalışmalara katılım için %20 kardeş indirimi var.

6 gece 7 gün tam pansiyon konaklama için 4 taş ev, 4 bungalov ve 2 çadır seçenekleri var. Katılım 10 aile ile sınırlı.

7 Mayıs’ a kadar indirimli fiyatlar geçerli olacaktır.
Çocuklardan kalış ücreti alınmamaktadır.

Taş oda:
Kişi Başı : 95 x 6 : 570TL / indirimli kişi başı: 85 x 6: 510TL
Oda kaç kişilik: 3
Tek kişi kalış: günlük +25TL

Bungalov :
Kişi başı 75 x 6 : 450 / indirimli kişi başı: 60 x 6: 360TL
Oda Kaç kişilik: 3
Tek kişi kalış: günlük + 20TL

Çadır:

Kişi başı: 40 x 6 : 360TL / indirimli kişi başı: 30 x 6: 360TL
Çadırlar yüksek olup içlerinde yataş yataklarından var. İki kişi kalabiliyor.

Rezervasyon için:

Erol Benjamin Scott

erolbenjamin@yahoo.com, 0533 650 80 70

Ashtanga Yoga Foundation Course (May 2012)

14/03/2012 by

Peter Bertero

with Peter Bertero from 26 May Saturday morning to 1 June Friday morning. The most important step in becoming a yoga teacher is first to become a well-grounded practitioner!  Come learn how to benefit from one of the world’s most respected yoga methods, Ashtanga Yoga in the tradition of K.Pattabhi Jois Yoga Institute, Mysore India.

This 5-day practitioner intensive shines light on all the essential elements of the Ashtanga Yoga system.  Each student will have individual instruction in aligning the body, breath, and mind.  There will be sanskrit chanting, guided meditation sessions, quiet self-practice time and fun workshop-style asana sessions, as well as yoga philosophy and more.

All ages and physical abilities can experience the dynamic meditative practice of Ashtanga in this course.

Saturday Evening: ‘The Starting Point is Now’
Introduction and Kirtan

Sunday Morning:
Sanskrit Invocation & Guided Meditation, Surya Namaskara A & B, Ujjayi Pranayama

Sunday Afternoon: ‘The Fundamentals: The External Limbs of Ashtanga’
The Standing Asanas / Discussion:  Why is this method called Ashtanga Yoga?

Monday Morning:
Sanskrit Invocation and Guided Meditation, Led Class through the standing Asanas, Basic Pranayama

Monday Afternoon: ‘What’s with the Fixed Sequence?’
The Finishing Asanas / Discussion :  the finer points of working within a fixed sequence

Monday Evening:
The Power of Bhakti Yoga and Kirtan

Tuesday Morning:
Sanskrit Invocation and Guided Meditation,  Led Class to Janushirshasana, Basic Pranayama

Tuesday Afternoon: ‘Going Deep: The Internal Limbs of Ashtanga’
The seated Asanas/ Discussion: The internal aspects of Asana

Wednesday Morning:
Sanskrit Invocation and Guided Meditation, Mysore Class, Basic Pranayama

Wednesday Afternoon: ‘Embodying the Heart’
Backbending / Discussion: the Bhagavad Gita

Wednesday Evening:
Kirtan

Thursday Morning:
Sanskrit Invocation and Guided Meditation, Led Half Primary

Thursday Afternoon: ‘The Art of Self-practice’
Modifications and adjustments / Discussion: practical tips on developing and maintaining a self-practice

Thursday Evening:
Closing session: Living the Practice & Question & Answer

***

Peter Bertero is a dedicated student of Ashtanga Yoga in the tradition of the K. Pattabhi Jois Yoga Institute in Mysore, India, where he has been practicing every year since 2005. He is competent in and authorized to teach the Primary and Intermediate asana series.
Following the example of his teacher R. Sharath, Peter’s intention is to live, practice and share the full breadth of Patanjalian yoga.

***

A little bit about Patika… Patika is situated in the quaint village of Faralya, where the sea and the forest meet in Fethiye. We are walking distance to the most popular trekking routes in Kelebekler Valley and Kabak Bay, and just a ten minute walk through the forest to the sea.
We offer several accommodation options, such as stone houses that were built by Patika residents with shower and toilet inside, and camp sites. The predominantly vegetarian kitchen serves healthy and delicious meals using local produce.

Mornings here begin with yoga followed by afternoons discovering the historical Lycian Way, or enjoying the seaside.  The Patika project includes organic farming on about 7000 square meters of land, and wide range of activities such as yoga camps and camps for children.
To find out more about the Patika project and see pictures: http://www.patikadayolculuk.com/index-eng.html

Notes:

* The yoga camps are open to practitioners of all levels and will be in English. The course price would be 350 TL. For accomadation price please call  533 650 80 70or write to patikafaralya@yahoo.com

* For information about yoga class contents please e-mail: peterbertero@gmail.com

* For reservation 150 TL need to be deposited.

* For information about accommodation and reservations please contact Erol Scott via phone +90 533 650 80 70 or e-mail patikafaralya@yahoo.com

* For transportation please visit: http://www.patikadayolculuk.com/konaklama-ulasim.html We recommend that you bring a flashlight, slippers, camera and a bathing suit in addition to your yoga mat! :). We do supply yoga mats free of charge.

Kefir’i içeceği neden önemli?

12/03/2012 by

Kefir, Avrupa’ya Kafkasya’dan gelmiştir. Kafkasyalılar, kefirin olumlu etkisini uzun zamandan beri bilirler ve kefiri gençlik iksiri olarak kullanarak, ömrü uzattığına inanırlar. Kafkasya’da tüberküloz, kanser ve sindirim bozukluklarına hiç rastlanmaz.

Kefir kültürü nasıl elde edilir?

Kefir, Kafkasya’da keçi sütünden yapılır. Keçi sütü, dana veya koyunun mide parçalarıyla birlikte bir tuluma konur. Süt pıhtılaşınca ayran gibi içilir. Tuluma tekrar süt konur ve pıhtılaştıkça içmeye devam edilir. Birkaç hafta sonra tulumun iç çeperinde sarımtırak, süngerimsi bir tabaka oluştuğu görülür. Karnabaharı veya patlamış mısırı andıran bu küçük, beyaz, süngersi tohumlar kefirin mayasıdır. Taneler sütü fermente edici rol oynar. En önemli özelliği fermentasyon sonunda süzülerek tekrar kullanılabilmesidir. Çok karışık bir mikrobiyolojik bir yapıya sahiptirler.

Kefirin besin değerleri

Kefir, vücudun temel fonksiyonlarında ve çeşitli faaliyetlerinde kullanılan mineraller ve esansiyel aminoasitler bakımından zengindir. Kefirde bulunan proteinler, kısmi sindirimi yapılabilen ve bu nedenle vücut tarafından kolay değerlendirilebilir yapılardır. Kefirde bol miktarda bulunan ve esansiyel amino asitlerden bir tanesi olan triptofanın , mineral maddelerden kalsiyum ve magnezyumun sinir sistemi üzerinde rahatlatıcı etkisi olduğu bilinmektedir. Vücudumuzda en çok bulunan ikinci mineral madde olan fosfor, hücre gelişimi ve enerji ihtiyacının karşılanması için karbonhidratların, yağların ve proteinlerin kullanımında kolaylık sağlamaktadır. Kefir B12, B1 ve K vitamini bakımından da zengindir. Bu vitaminlerin yeterli alınması durumunda gerek böbrek, karaciğer ve sinir sistemine gerekse deri rahatsızlıklarına sayısız fayda sağladığı bilinmektedir.
Kefirin en önemli iki özelliği karbondioksit ve alkol içermesidir. Laktik asit ve alkol fermentasyonlarıyla kefir oluşumu sağlanır

Kefirin Yapılışı

¼ litre süt için ceviz büyüklüğünde maya yeterlidir. Bu mayanın üstüne kaymağı alınmış ve 20 dereceye kadar soğutulmuş süt dökülür. Cam kapaklı bir kabın ya da kavanozun üstüne, ihtiyaca göre 12,18,24,36 veya 48 saat bekletilir.
Kefir içilmeden önce kavanoz çalkalanır, sonra bir süzgece boşaltılır. Süzgeçte kalan kefir mayası musluğun altına tutularak çalkalanır, yani sudan geçirilir. Sonra temizlenmiş kavanoza aktarılır, üzerine tekrar süt konur ve aynı şekilde kapatılarak bekletilir. Süzgecin altına geçen sıvı, yani kefir içmeye hazır hale gelir.. Sağlık açısından kefirin en uygun tüketim zamanı genellikle sabahları aç karnına ya da akşamları yatmadan öncedir. Kefir tanelerinin her 40-45 günde bir süzgeç içerisinde çok ılık su ile iyice yıkanması ve üzerinden süt atıklarının temizlenmesi gerekir. Bu, kefir tanelerinin aktifliğini arttırır.
Kefir en çok 48 saat dayanır. 48 saat sonra kavanozda su birikir ve bunun içinde top gibi bir madde kalır. Bu artık kullanılamaz.
23 saat durmuş kefir içilirse hafif bir bağırsak boşalması olur. 36 saat veya 48 sat durmuş kefir kabızlık yapar.
Bir süre kefir yapılmayacaksa, tohumları bozulmamaları için 2-3 günde bir kaynatılıp soğutulmuş sütle çalkalanmalı. Böylece tohumlar taze kalır.

Kefir hangi sorunlarda kullanılabilir

İçimi ve hazmı çok kolay olan kefir hücre yenileme özelliğine sahiptir.
Mikrobik enfeksiyonlara karşı direnci arttırır, kronik yorgunluğa ve uykusuzluğa iyi gelir, stresi azaltır, sakinleştirici bir özelliği vardır, sinir sistemini güçlendirir, sinirsel depresyonu iyileştirir.
Kas kasılmalarını önler, yüksek tansiyonu dengeler, kanı temizler, karaciğer rahatsızlıkları için kullanılır.
Egzema ve benzeri deri hastalıklarına iyi gelir, yara ve yanıkların hızla iyileşmesini sağlar. Hücre yenileme özelliği sayesinde kadınlar tarafından cilt maskesi olarak kullanılır.
İdrar yolu iltihaplarını tedavi eder, mide ve bağırsak rahatsızlıklarına iyi gelir, safra kesesi ve böbrek hastalıklarına iyi gelir, sindirim sistemini mükemmel şekilde düzenler, kolesterolü düşürür, damar sertleşmesini önleyicidir. Sağlıklı diyet için önemlidir, kilo kontrolünde önemli rol oynar.
Bağırsakta kanser oluşturan etkenleri engeller. Bu yüzden de kansere karşı koruyucu ve kanseri geciktirici etkisi vardır.
Bağırsaktaki sağlıklı mikrop dengesinin, zararlı mikroplar lehine değişmesi, yani bağırsaktaki mükemmel dengenin bozulması çok sayıda hastalığa yol açar.
Son yıllarda rafine gıdaların tüketimindeki artışa paralel olarak, turşu, kefir, boza, çeşitli salamuralar gibi geleneksel fermantasyon gıdalarının az tüketilmesi, süt ve yoğurt gibi fazla tüketilenlerin ise ekşimesin ya da kesmesin diye pastörize edilmesi ya da antibiyotik katılması vücudumuzun mükemmel probiyotik dengesini alt üst etmiştir.

Probiyotik – Prebiyotik

Sindirim kanallarınızda vücudunuzdaki hücrelerden 10 kat fazla bakteri bulunur. Mikroflora denilen içinizdeki bu ekosistem iki kilo kadar tutar ve dışkının kuru ağırlığının büyük bir kısmı bunlardan oluşur. Bakterileri veya mikropları öldüren herhangi bir ilaç kullanmadan önce, ölecek olan bakterilerin çoğunun sağlığınız için faydalı olduğunu unuttmayın.

Yeterli miktarda yenildiğinde insan ya da hayvan sağlığını olumlu yönde etkileyen mikroorganizmalara probiyotik denir. Yararlı bağırsak mikroplarıdır( bakteriler ve mantarlar)
Bağırsaktaki bazı mikroorganizmaların çoğalmasını ve aktivasyonunu artıran ve insan ya da hayvan sağlığını olumlu yönde etkileyen maddelere (besinsel lifler gibi) prebiyotik denir
Erişkin bir insan bağırsağında 100 trilyon (1,5 kg) faydalı bakteri ve mantar bulunur. Bu rakam insan hücre sayısının 10 katı kadardır. Bu bakteri ve mantarlar bağırsak florasını oluştururlar.

Probiyotiklerin görevleri

  • Bağışıklık sistemini güçlendirmek
  • Yiyeceklerin hazmını kolaylaştırmak
  • Vitaminlerin (K vit, biyotin, B12, niasin vb) sentezini yapmak
  • Bağırsak duvarını zararlı maddelerden korumak ve bağırsak geçirgenliğini azaltmak
  • Toksinlerin kan dolaşımına geçmesini engellemek
  • Besin allerjilerini ve egzemayı önlemek
  • Kronik enflamatuvar (iltihabi) hastalıkların oluşumunu engellemek
  • Kanseri önlemek
  • Yaşlanmayı yavaşlatmak
  • Depresyonu hafifletmek
  • İshali önlemek ve tedavi etmek
  • İdrar yolu iltihaplarını önlemek
  • Kabızlığı tedavi etmek
  • Böbrek taşlarının oluşumunu azaltmak

Gamze De Lisen

Not: Yazarın yazılarını ve benzer yazılara aşağıdaki linkten erişebilirsiniz…

http://www.alternatifterapi.com/diyet_ve_beslenme/kefirle_sindiriminizi_duzenleyin#.T_6tWvVQXMc